NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ كَثِيرٍ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ سَعِيدٍ
عَنْ
عَمْرَةَ
عَنْ عَائِشَةَ
قَالَتْ
لَمَّا
قُتِلَ
زَيْدُ بْنُ
حَارِثَةَ
وَجَعْفَرٌ وَعَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
رَوَاحَةَ
جَلَسَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فِي
الْمَسْجِدِ
يُعْرَفُ فِي
وَجْهِهِ
الْحُزْنُ
وَذَكَرَ
الْقِصَّةَ
Aişe'den demiştir ki:
Zeyd b. Harise ile
Ca'fer ve Abdullah öldürüldükleri zaman, Rasûlullah (s.a.v.) mescide oturdu,
üzüntü(sü) yüzünden anlaşılıyordu.
Bu hadisi Amre
vasıtasıyla Hz. Aişe'den nakleden Yahya b. Said, rivâyetine devam ederek Hz. Zeyd,
Ca'fer ve Abdullah'ın ölümü ile ilgili olayı anlattı.
İzah:
Buhârî, cenaiz; Müslim,
cenaiz Nesâî, cenaiz
Hz. Zeyd ile Ca'fer ve
Abdullah b. Revaha (r.a) hazretlerinin ölümüne ve Fahr-i Kâinat Efendimizin son
derece üzülmesine sebep olan hadise Mute muharebesidir.
Bilindiği gibi Mute;
Şam sınırlarında Belka köylerinden bir köy, Şam meşreflerinden (yaylalarından)
bir yayla olup kılıçların en iyisi orada yapılır ve orada yapılan kılıca da
oraya izafetle meşarif yapısı kılıç denir.[Koksal M. Asım, İslam Tarihi,
VIII-47.] Mute Belka yakınındadır. Beytü'l-Makdis'e (Kudüs'e) iki
merhaleliktir.
Mute, Kudüs'ün
güneyinde bir yer ismidir. Bizanslılarla müslümanların yaptığı ilk harp burada
olmuştur.
Hz. Nebi, hükümdarları
İslama davet ettiği sırada, Busra emiri Şurahbile'de ashabtan Hars b. Umeyr'i
elçi olarak göndermişti. Fakat Şu-rahbil bütün insanî ve diplomatik kaideleri
bir tarafa bırakarak Hars'ı şehit ettirdi.
Hicretin sekizinci yılı
idi. (Miladi 629) Bu saldırıya çok üzülen Hz. Peygamber hemen üç bin kişilik
bir ordu hazırlayarak kumandanlığına Zeyd b. Harise'yi getirdi. Sonra:
"Savaşta şayet Zeyd şehid olursa kumandayı Cafer alsın, Cafer de şehid
düşerse, orduya Abdullah b. Revaha kumanda etsin" buyurdu. Sonra orduyu
geçirmek için Medine'nin dışındaki Seniyyetu'lveda tepesine kadar gitti.
Abdullah B. Revaha'nın
Ağlaması:
Abdullah b. Revaha,
yanındaki kumandan arkadaşları ile birlikte vedalaştıklan sırada ağladı.
Ona "Ey Revaha'nın
oğlu. Ne için ağlıyorsun?" diye sordular. Abdullah b. Revaha "Vallahi
ben ne dünya sevgisinden ne de sizleri özleyeceğimden ağlıyor değilimdir.
Fakat ben yüce Allah'ın
kitabından, "İçinizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu Rabbınin yapmayı
üzerine vacip ve gerekli kıldığı bir gerçektir."[Meryem 71] âyetine
okurken Rasülullah (s.a.v.)'dan işitmişimdir.
Cehenneme uğradıktan
sonra oradan nasıl geri döneceğimi bilmiyorum ve bunun için ağlıyorum"
dedi.
Müslümanlar,
"Allah sizin yardımcınız olsun. Sizleri her tehlikeden korusun. Sağ salim
bize geri çevirsin." dediler.
Abdullah b. Revaha ise
onlara:
"Fakat ben Rahman
olan Allah'dan yarhğanarak kanları fışkırtıp köpürten bir kılıç darbesiyle,
yahut ciğer ve barsakları kasıp kavuran bir kargı saplamasıyla şehid olmak
isterim ki, kabrime uğrayanlar (Allah bu savaşçıya doğru yolu göstermiş o da
doğru yolu bulmuştur) desinler." mealli beyitleri okudu.[Koksal M. Asım,
İslam Tarihi VIII-54.]
Üç bin kişilik İslâm
ordusu, karşılarında yüz bin kişilik bir düşman kuvveti buldu. Bizans
İmparatoru Heraklius, ayrıca yüz bin kişilik bir kuvveti daha yedekte tutarak
ŞurahbiPin yardımına koşmuştu. İlk hücumda İslâm kumandanı Zeyd şehid oldu.
Onun ardından Hz. Nebiin yeğeni Ca'-fer ve ensardan Abdullah b. Revaha
başkumandanlığı alıp biribirleri ardınca şehid düştüler. Müslümanlar
ümitsizliğe kapılmadan derhal Allanın kılıcı Halid b. Velid'i kumandan tayin
ettiler. Halid dağılan kuvvetleri topladı. Askerlerin yerlerini değiştirerek
tekrar hücuma geçti. Düşmana kayıp verdirdi ve hemen düzenli bir şekilde geri
çekilerek Medine'ye döndü. Düşman İslâm ordusunu takip edemedi.
Hz. Nebi Medine
Mescidinde, zaman ve mesafe mefhumunu aşarak harbin safhalarını ve
kumandanlarının şehid oluşlarını gözlerinden yaşlar akarak anlatmıştı. Diğer
taraftan Hz. Nebi orduya deniz yoluyla takviye birlikler de
göndermişti.[Debbağoğlu A. Ansiklopedik Büyük İslam İlmihali, 430.]